Post modern pazarlama ile birlikte hemen hemen eline geçirdiği her argümanı pazarlamaya uyarlayan pazarlamacılar, tüketicilerin bilinmeyene olan merakını da bir pazarlama aracı haline getirmiş durumda. Hemen hemen inandıklarımıza bağlı olan biz tüketiciler bir noktada bilinmeze doğru çağıran, zihnimizdeki karanlığın aydınlanacağı ümidiyle merak uyandırıcı mecralara sürükleyen mistik pazarlama araçları özellikle son dönemlerde oldukça popüler bir biçimde kullanılmakta. Buna birkaç örnek vermek gerekirse satış rekorları kıran ünlü yazar Dan Brown’un Da Vinci Şifresi ile Melekler ve Şeytanlar adlı eserlerini çoğumuz sadece merak duyduğumuz için satın alıp okumuşuzdur. Çocukluğumuzdan beri ilginç peri masalları, eski inanışlar, adetler, fantastik serüvenlerde aslında tam bu durumun bir kanıtı niteliğinde. Çünkü bilinç altımızda bilinmeyene olan merak sürekli bize birşeyleri öğrenmek için bazı şeylere sahip olmamız gerektiği inancını tetikliyor. Satış rekorları kıran mistik ve fantakstik oyunlar, hatta tüm dünyada milyolarca kişi tarafından satın alınan Harry Potter serileri bilinmeze olan merakımızdan kaynaklanmadı mı?
Binlerce lira para vererek satın aldığımız yoga eğitimleri, hint felsefesi öğrenme merakımız, Hint filmleriyle birlikte hayatımızın içine giren tuhaf inanışlarımız bahsettiğimiz mistisizmin etkisinden kaynaklanmakta. Kısacası insanoğlu giderek daha da meraklı oluyor. Bu durumun farkında olan pazarlamacılar ise yalnızca insan oğlunun merakını tetikleyici ürünlere yönelmeye başlıyor. Hiç uzağa gitmeye gerek yok Power Balance adında farklı renklerdeki denge bilekliklerini oldukça iyi fiyatlarla satışa sunan ve alıcısının kendisini Herkül sanacağı bir tüketici kitlesinden bahsediyoruz. Adı geçen ürünün şimdilerde dolabınızın bir köşesinde atıl vaziyette durduğunun da farkındayız. Peki ne oldu da ürün tüm dünyada bu kadar popüler olabildi? Yanıt oldukça basit, “denge bilekliği yalanı herkeste merak uyandırmayı başardı”. Aynı şekilde Kinder Surprise yumurtalar, içinden ne çıkacağını bilmeden satın aldığımız yumurtalar. Sizce yıllarca bu ürünleri sütlü çikolatası için mi satın aldık? Elbetteki hayır; çünkü çikolatayı daha yemeden içindeki gizemli oyuncağı tamamlama isteği ve hevesiydi bizim satın alma kararı vermemize etki eden unsur.
Hatta geçtiğimiz yıllarda sosyal medya üzerinde Türk kullanıcılara sunulan 27 saniyelik bir video oldukça ilginçti. “Cinlerin fotoğrafı çekildi”, “gerçek cin görüntüleri” merakımızı cezbetmedi mi? Videonun sonundaki Eti Cin fotoğrafları güldürmedi mi? Her ne kadar şirketten bilinçli bir şekilde reklam yapılmadığı bilgisi verilse de o dönemde Eti Cin satışlarının arttığı kaydedildi. Her ne kadar inkar edilse de dünya genelinde ruhani ve mistik konulara olan ilgi oldukça yüksek ve bu durum markaların gözünden kaçmıyor. Geçtiğimiz yıllarda 21 Aralık tarihinde büyük kıyameti İzmir’in Şirince Beldesi’nde geçiren yüzbinlerce yerli yabancı katılımcı bu durumun en bariz örneği değil mi? Mistik inanışlar, hurafeler, ruhani olaylar gözlemleyebilmek için dünyanın bir ucundan diğer ucuna gidip gelen turistlere ne demeli? Sözün kısası mistik pazarlama kavramı insanoğlunun ruhani inanışları sürdüğü sürece en etkili pazarlama metotlarından birisi olarak sürüp gidecektir. Bu nedenledir ki ülkemizde de Ramazan ayı geldiğinde markalar, iftar sofraları, sahur sofraları, oruç gibi mistik ve dini ritüllerle tüketicinin karşısına çıkmaktadır.Bir önceki yazımız olan A'dan Z'ye Konum Tabanlı Pazarlama başlıklı makalemizde konum pazarlaması, konum tabanlı pazarlama ve konum tabanlı pazarlama hakkında herşey hakkında bilgiler verilmektedir.